840 haftadır kayıp yakınları için adalet arayan Cumartesi Anneleri, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün akıbetini sordu. Açıklamada şöyle dendi:
“Gözaltında kaybedilen insanlarımız için hakikat ve adalet arayışımızın 840. haftasındayız.
840 haftadır söylüyoruz: Türkiye’de gözaltında kaybetmelerle ilgili tüm müracaat yolları etkisiz, hukuksal bir sonuç almak ise fiilen imkansız durumdadır. Aktif bir hukuksal müracaat yolu sağlanmadan zamanaşımı devreye sokularak süreç cezasızlıkla sonuçlandırılıyor. Gözaltında kaybetmelerin üstünü örten, işlenen cürümlerin faillerini ve cürmün gerisindekileri açığa çıkartmayan, kayıp yakınlarını yaşadıkları zulümle baş başa bırakan keyfi idareler iktidarlar değişse de, Türkiye’nin değişmez gerçeği olmaya devam ediyor.
840. haftamızda tüm bu söylediklerimizi haklı kılan Hüsamettin Yaman ve Soner Gül evrakı ile kamuoyunun karşısındayız.
22 yaşındaki Hüsamettin Yaman İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisi yedi. Pankart taşımak suçlamasıyla 15 gün kadar cezaevinde kaldı ve 6 Eylül 1990 tarihinde tahliye oldu.
21 yaşındaki Mehmet Soner Gül Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisiydi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğrenci Derneği üyesiydi. Bu nedenle gözaltına alındı, ağır azap gördü ve vefatla tehdit edildi.
Hüsamettin Yaman 2 Mayıs 1992 cumartesi günü konuttan çıktı. 4 Mayıs pazartesi günü Ağabeyi Feyyaz Yaman’ı işyeri telefonundan arayan bir kişi “Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte Fındıkzade’ de gözaltına alındı. Hayatlarından tasa ediyoruz. Bir an evvel emniyete başvurun” dedi.
Yaman ve Gül Aileleri, evvel İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne akabinde devletin ilgili tüm kurumlarına başvurdu. İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü teşebbüslerde bulundu. Fakat Hüsamettin ve Soner’in gözaltına alındığı kabul edilmedi. İçişleri Bakanlığı Soner Gül’ün 10 Mart 1991 tarihinde Malatya’da yakalanan A.N. isimli şahsın sorgudaki tabirinde ismi geçtiği için polis tarafından arandığını argüman etti. Teşebbüslerini sürdüren Yaman Ailesi 2 yıl boyunca polis takibinde tutuldu.
19 Aralık 2011 tarihinde özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın infazlar ve kayıplarla ilgili itirafları yayınlandı. Çarkın, yaptığı itirafların bir kısmında Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorguladıklarını ve infaz ettiklerini açıkladı ve olayı ayrıntılarıyla anlattı.
Bu beyanların akabinde aile avukatları yine kabahat duyurusu yaparak evrakın tekrar açılmasını istedi. Ayhan Çarkın’ın sözleri üzerine soruşturmanın canlandırılması gerekirken evrak zamanaşımına sürüklendi. Kayıp evraklarındaki failleri cezasız bırakma ve gerçekleri karartma geleneği devam etti.
840. haftamızda bir sefer daha hatırlatıyoruz:
Hüsamettin Yaman ve Soner Gül evrakındaki cezasızlığı sonlandırmak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasal görevidir. Ayrıyeten imzalamış bulunduğu memleketler arası sözleşmelere göre de yasal zorunluluğudur.
840. haftamızda bir defa daha; adaletin koruyucusu ve dağıtıcısı pozisyonunda olması gereken yargıdan, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül belgesinde üniversal etik ve hukuk kurallarına uygun bir yargılama faaliyeti başlatmasını talep ediyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 141 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma yerimiz Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
